Her dönemin toplumsal, iktisadi ve çevresel ihtiyaçlarına kendini uyarlayarak yanıt üretebilen girişimciliğin temelinde kaynakların değer oluşturabilmesi için atılan yaratıcı ve yenilikçi adımlar bulunuyor. Dijitalleşmenin temel öncelik olduğu, çevresel ve toplumsal krizlerin çözüm ihtiyacı dayattığı günümüzde ise girişimcilik dinamik, dijital ve sürdürülebilir bir nitelik kazanıyor.
Girişimciliğin günümüzde kazandığı biçimi ve onun gelişim yolculuğunu takip edebilmek için öncelikle bu kavramı tanımlamak ve bugüne dek geçirdiği dönüşümü incelemek kaçınılmaz bir zorunluluk. Yönetim danışmanı Peter Ferdinand Drucker’ın geliştirdiği tanıma başvurarak girişimciliğin “kaynaklara değer yaratabilme kapasitesinin kazandırılması süreci” olduğunu ifade edebiliriz. Kavramın türediği Fransızcada dahi mevcut anlamını kazanması 19. yüzyılda gerçekleşse de araştırmacılar girişimciliğin kökenindeki itkinin tarih öncesi çağlardan itibaren takip edilebileceğini iddia ediyor. Elbette bu itki siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel koşullar tarafından belirlenerek her çağda farklı bir görünüm kazanıyor. Bu yazıda öncelikle girişimciliğin gelişim dinamiklerini ele alacak, ardından girişimcilik ekosisteminin bugünkü durumu üzerinde duracağız.
Nasıl gelişti?
Girişimciliğin modern bir fenomen olmakla sınırlandırılamayıp çağlar boyunca takip edilebileceğini öne sürmek ilk anda yadırganabilse de araştırmacılar, tarihsel incelemenin girişimciliğin ortaya çıkışını anlamlandırmakta taşıdığı önemi vurgulamakta ısrarcı. Bu incelemelerden biri olan “Girişimin İcadı: Antik Mezopotamya’dan Modern Zamanlara Girişimcilik” adlı kitap, söz konusu iddiayı geniş bir çerçevede ele alıyor. Kitapta girişimciliğin izlerine Babil ve Asur uygarlıklarına ait kayıtlarda rastlayabileceğimize ve Asurolojinin bu uygarlıkların tüccarlara verdikleri ad olan “tamkarum”un “girişimci” sözcüğüyle özdeş olduğunu vurguladığına dikkat çekiliyor. Girişimciliğin gelişimi dünyadaki pazarların birbiriyle temasının artması ve ticaretin yerel niteliğinin küresel bir nitelik kazanması gibi geniş ölçekli dönüşümlerle el ele ilerliyor. Parasal sistemlerin ve bankacılığın gelişimi de bu süreci hızlandıran bir etki yaratıyor. Endüstri devrimi, bu devrimin etkilerinin küreselleşmesini sağlayan ulaşım ağlarının örülmesi, kitlesel üretimin hız kazanması, bilgisayar teknolojilerinin gelişimi ve bugün geldiğimiz noktada dijitalleşme ve otomasyon süreçlerinin aldığı ve yakın gelecekte alacağı biçimler girişimciliği sürekli olarak gelişim ve dönüşüme açık kılıyor.
Nedir?
Bahsettiğimiz gibi girişimcilik itkisinin farklı görünümlerinin izlerini çağlar boyunca sürmek mümkün olsa da girişimcilik kavramının kullanımının yaygınlaşması 18. yüzyılda Fransa’da gerçekleşiyor. Fransız bir ekonomist olan Louis-Philémon Savary’nin hazırladığı 1723 tarihli “Evrensel Ticaret Sözlüğü”nde kavram, “bir projeyi üstlenen kişi” olarak tanımlanıyor. 12. yüzyıla dek mucit, yönetici, planlayıcı, kurucu gibi pek çok anlamı barındıran girişimcilik kavramı, zaman içerisinde ek anlamlarından sıyrılarak ticari ve ekonomik ögelerin daha belirleyici olduğu bir anlama kavuşuyor. Örneğin Fransız bir ekonomist olan Richard Cantillon’un eserlerinde girişimci, kâr amacıyla ticari faaliyette bulunan ve belirsizlik durumunda risk alarak ticari kararlar veren kişi olarak tanımlanıyor.
Yeni kombinasyonlar
Bu noktada, girişimcileri tarihsel dönüşümün aktörleri olarak tanımlayan bir diğer ismi de anmak gerek: Avusturyalı iktisatçı Joseph Schumpeter’a göre girişimciliğin özünü, piyasanın mevcut durumunu dönüştürecek “yeni kombinasyonlar”ın yaratılması oluşturuyor. Bu da ancak girişimcinin yaratıcılığıyla mümkün olabiliyor. Schumpeter’in girişimcilik tanımı kavramın “risk alan yatırımcı” şeklindeki geleneksel yorumundan uzaklaşarak yenilikçiliği girişimciliğin merkezine koyuyor. Girişimcilikte bir ürünün icadının değil, onun ticari alanda başarı kazanacak biçime kavuşturulmasının esas olduğunu ifade eden Schumpeter’e göre söz konusu kombinasyonların yaratımı yeni bir ürünün üretimi, yeni bir kaynağın geliştirilmesi, yeni bir üretim biçiminin keşfi ve benzeri şekillerde gerçekleşebiliyor.
Girişimciliğin bugünü
Günümüzde dijitalleşmenin, pandemi sonrası dönüşen koşulların ve dünyadaki mevcut toplumsal dengelerin belirlediği yeni nesil bir girişimcilik kavrayışından söz ediyoruz. Tüm bu dönüşümler, girişimciliğin tanımını değiştirmekle kalmayarak yeni girişimcilik türlerinin ve mekanizmalarının oluşumuna da yol açıyor. Dönüşen girişimcilik ekosistemindeki güncel eğilimlerin başında dijital girişimcilik ve sosyal girişimcilik ya da etki girişimciliği gelirken söz konusu ekosistem unicorn, decacorn, hectocorn gibi yeni girişim türleriyle giderek çeşitleniyor.
Güncel eğilimler
Dijital girişimcilik: Önde gelen teknolojik araştırma ve danışmanlık firmalarından biri olan Gartner, şirketlerin yüzde 91’inin dijitalleşme yönünde adımlar attığını, şirket liderlerinin yüzde 87’sinin ise dijitalleşmeyi başlıca öncelikleri olarak saptadığını belirtiyor. Bu tür bir atmosferde girişimciliğin dijitalleşme tarafından dönüşüme uğratılmaması elbette ki mümkün değil. Dijital girişimcilik tam da bu dönüşümün neticesi. Peki, kimdir dijital girişimci? Dijital girişimci, dijital alanda mevcut teknolojileri kullanarak veya yeni teknolojiler geliştirerek girişimde bulunan kişileri tanımlamak için kullanılıyor. E-ticaret, YouTube ve benzeri mecralar için içerik üretmek, çevrim içi dersler sunmak ya da dijital hizmetlere dair danışmanlık yapmak bu girişimciliğin örneklerinden birkaçı olarak sıralanabilir. Geleneksel girişimcilikten farklı olarak dijital girişimcilik hem zaman hem de mekan bakımından oldukça esnek, kişiler belirli bir zaman diliminde ve sabit bir ofiste değil, ihtiyaç duydukları süre zarfında ve bulundukları noktada iş süreçlerini yürütebiliyorlar.
Sosyal girişimcilik ve etki girişimciliği: Son dönemde sıkça karşılaşılan sosyal girişimcilik ya da etki girişimciliği, bir girişimin kâr etme amacına ek olarak toplumsal, çevresel vb. olumlu bir etki yaratma hedefi de taşımasına verilen addır. Daha şeffaf, etik, sürdürülebilir iş süreçlerinin gerek yerel gerekse de küresel ölçekteki sorunlara çözüm üretecek şekilde tasarlanması olarak tanımlanabilecek sosyal girişimcilik, iktisadi varlıkların yanı sıra, toplumsal zenginliğin de çoğalmasını hedefliyor. Sosyal girişimcilik perspektifine sahip girişimler, ürettikleri değeri yalnızca finansal olarak değil, çevresel ve toplumsal bakımdan da değerlendirmeye tabi tutuyorlar.
Etki girişimciliğinin dikkat çekici niteliklerinden bir diğerinin, üretilmesi amaçlanan değerin üretim faaliyetinin sonunda açığa çıkmasının beklenmemesi, üretim sürecinin de maksimum toplumsal faydayı yaratacak şekilde düzenlenmesi olduğuna işaret ediliyor. İş süreçlerine dezavantajlı toplumsal kesimlerin dahil edilmesi ve yerel toplulukların güçlendirilmesinin hedeflenmesi bu duruma örnek gösterilebilir.
Z kuşağı ve yeni nesil girişimcilik
Girişimciliğin bugününe dair dikkat çekici konulardan bir diğeri ise Z kuşağının girişimcilikle ilişkisi. Girişimcilik arzusunun Z kuşağında neden bu denli fazla olduğuna verilen yanıtlar bu kuşağın doğduğu andan itibaren internet kullanımına, bir diğer deyişle, kendi problemlerini kendisinin çözebilmesini sağlayan araçlara sahip olmasına ve bunun getirdiği bağımsızlık hissine dikkat çekiyor. Sunulan bir diğer gerekçede ise günümüzde girişimciliğin gerektirdiği başlangıç maliyetinin düşüklüğüne işaret ediliyor. Özellikle de dijital girişimciliğin “ek bir iş” olarak icra edilebilir olması ve hem çalışma koşulları hem de çalışma saatleri bakımından sunduğu esneklik Z kuşağını bu alana yönlendiren etmenler arasında sıralanıyor.
Biliyor musunuz?
Küresel ölçekte girişimciliğe dair izleme faaliyetinde bulunan Global Entrepreneurship Monitor (GEM) tarafından etki girişimciliğini esas alan start-up’larla gerçekleştirilen inceleme, bu konuda ilgi çekici istatistikler barındırıyor:
- Elde edilen bulgular, etki girişimciliği alanında faaliyetlerini sürdüren girişimlerdeki cinsiyet farkının, ticari girişimlerden daha düşük olduğunu ortaya koyuyor. Sosyal girişimcilik alanında söz konusu fark %55’e %45 olarak saptanırken bu oranın ticari kuruluşlarda %66’ya %34 olduğu ifade ediliyor.
- 58 ülkede yürütülen çalışma, halihazırda sosyal girişimcilik alanında faaliyet yürüten kişilerin yaygınlık oranını %3,7 olarak saptarken bu oranın ülkeler arasında ciddi farklar gösterdiğine işaret ediyor.
- Bu alandaki araştırmaların işaret ettiği bir diğer istatistik ise etki girişimciliğinin çeşitliliğe daha fazla alan tanıdığını gösteriyor. Örneğin etnik azınlıkların sosyal girişimcilik alanındaki temsilinin %31 olduğu, bu oranın ticari girişimlerde %8’le sınırlı kaldığı belirtiliyor.
Girişim türleri
Kurulan milyonlarca girişimin büyük bir oranının kâr etmesi girişimcilik ekosisteminin sürekli olarak gelişmesinin ve farklı girişim türlerinin ortaya çıkmasının önünü açıyor.
Unicorn’lar: Değeri 1 milyar doları aşan girişimlerdir. 2022 itibarıyla sayıca 1.100’e varan unicorn şirketler, oldukça nadir oldukları için mitolojik bir karakter olan tek boynuzlu atla simgeleniyor.
Decacorn’lar: Değeri 10 milyar doları aşan girişimlerdir. Türkiye’de Getir ve Trendyol 10 milyar doların üzerinde değer kazanarak decacorn sıfatını kazanan iki girişim olarak tanınıyor.
Hectocorn ya da süper unicorn’lar: Değeri 100 milyar doları aşan girişimlerdir. SpaceX ve TikTok başta olmak üzere pek çok uygulamanın geliştiricisi olan ByteDance şu an için dünyadaki iki süper unicorn olarak kabul ediliyor.


